Previous Page  21 / 213 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 21 / 213 Next Page
Page Background

5

sağlanarak, turizmden beklenen yararları sürekli kılacak biçimde, ekonomik hedeflerle çevre program

ve stratejilerini bütünleĢtirmektir (Sonat, 1991).

Turizm endüstrisi için temel çekiciliği oluĢturan çevresel kaynakların, kendini yenileyebilmesi,

koruma-kullanma dengesi içinde uzun dönemli kullanılarak, gelecek nesillere aktarılması büyük önem

taĢımaktadır. Bu amacın gerçekleĢtirilmesinde taĢıma kapasitesi kavramı önemli bir rol oynamaktadır

(Demir ve Çevirgen, 2006). Dünya Turizm Örgütü taĢıma kapasitesini “bölgede ağırlanabilir turist

sayısı” olarak tanımlamıĢ ve taĢıma kapasitesi kavramının, doğal ve kültürel çevrenin korunması ve

sürdürülebilir bir biçimde geliĢmesi için esas olduğunu belirtmiĢtir (Simon, Narangajavana ve Marques,

2004). TaĢıma kapasitesi, kaynaklar üzerinde olumsuz etki yaratmadan, ziyaretçi tatminini azaltmadan

veya yöre ekonomisi ve kültürü üzerinde istenmeyen etkiye neden olmadan kaynakların maksimum

kullanımı olarak tanımlanabilir. Bir baĢka ifade ile taĢıma kapasitesi, bir alanın turistleri, yeni turistik

tesis ve etkinlikleri belli bir düzeye kadar karĢılama yeteneğidir (Avcı, 2007).

Benzer Ģekilde taĢıma kapasitesi kavramı turistik destinasyonu kullanırken hem destinasyonun

kalitesini artırarak turistlerin tatilden sağladıkları tatmin duygusunu yükseltmeyi hem de destinasyonun

gelecek nesiller içinde fiziksel, sosyal ve ekonomik anlamda değer taĢımasını sürdürmeyi ifade

etmektedir.

TaĢıma kapasitesi kapsamında (1) fiziksel, (2) sosyal (3) ekonomik olmak üzere üç tür taĢıma

kapasitesinden söz edilebilir. Fiziksel taĢıma kapasitesi ile vurgulanan turistik arz verilerine zarar

vermeyecek seviyeye kadar alt ve üst yapı yatırımlarının geliĢtirilmesi ve bu yapıların kaldırabileceği

sayıda turistin destinasyonda ağırlanmasıdır. Sosyal taĢıma kapasitesi, turist kabul edilen

destinasyonda yerel halkın turistleri kabul düzeyleri, turizm hareketlerini benimseme ölçüleri ve yerel

değerlerin turizm hareketleri sonucunda yozlaĢmaya uğramaması üzerinde odaklanmaktadır. Turizmin

olumsuz sonuçlarından birisi olan sosyal bozulmanın önüne geçmeyi ve yerel halkın sosyal değerlerini

turistik arz verisi olarak sürdürülebilir bir biçimde değerlendirmeyi içermektedir. Ekonomik taĢıma

kapasitesi, turistik destinasyonda turizm hareketleri sonucunda oluĢan ekonomik yapıdan yerel halkın

da en üst düzeyde yararlanmasını sağlamak ve turizmin diğer sektörleri ortadan kaldırırcasına

destinasyonda egemen olmasını önlemek için geliĢtirilmiĢ bir kavramdır. Ekonomik taĢıma kapasitesi ile

turistik destinasyonlarda var olan ekonomik çeĢitliliği sürdürmek ve kaynakların yalnızca turizm

sektörünü oluĢturan endüstriler tarafından kullanılmasını önlemek amaçlanmaktadır (Muğla Bölgesi

Turizm Sektörünün Uluslararası Rekabetçilik Analizi Raporu, 2010).

Sürdürülebilirlik, bir toplumun, ekosistemin ya da sürekliliği olan herhangi bir sistemin

kesintisiz, bozulmadan, aĢırı kullanımla tüketmeden ya da sistemin hayati bağı olan ana kaynaklarına

aĢırı yüklenmeden sürdürülebilmesi yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Sürdürülebilir kalkınmanın

temelinde kaynakların korunması ve geliĢtirilmesi yatmaktadır. Kaynakların sürekli olarak, korunarak

değerlendirilmeleri, özellikle kaynakların kendilerini yenileme sınırları aĢılmadan kalkınmaya destek

olabilmeleri, bu felsefesinin temelini oluĢturur.

Sürdürülebilir geliĢmenin üç ana ilkesi bulunmaktadır (Mclntyre et al., 1993):

Ekolojik sürdürülebilirlik:

Temel ekolojik süreçlerin, biyolojik çeĢitliliğin ve biyolojik

kaynakların devamlılığının sağlanmasıdır.

Sosyal ve kültürel sürdürülebilirlik:

Toplum kimliğinin sürdürülmesi, insanların yaĢam

kalitelerini arttırıcı geliĢmelerin sağlanmasıdır.

Ekonomik sürdürülebilirlik:

Doğal ve kültürel kaynakların gelecek kuĢaklara taĢınabilmesi

için gerekli ekonomik geliĢmelerin sağlanmasıdır.

Sürdürülebilir turizm kavramı ilk kez 1980‟li yıllarda gündeme gelmiĢ, turizmin plansız ve hızlı

geliĢmesinin yarattığı çevresel tehditler 1979 yılında Dünya Turizm Örgütü‟nün (WTO) çevre koruma

konusu ile ilgili bir Çevre Komisyonu kurmasıyla kurumsal bir boyut kazanmıĢtır. 1982‟de BirleĢmiĢ

Milletler Çevre Programı ile bağlantılı olarak hazırlanan ve Turizm ve Çevre Üzerine Ortak Deklarasyon

olarak bilinen ilkeler kabul edilmiĢtir. Dünya Turizm Örgütü (WTO), Dünya Seyahat ve Turizm Konseyi

ve Dünya Konseyi 1992 Rio Çevre Deklarasyonu‟ndan yola çıkarak sürdürülebilir turizmin temel

ilkelerini belirlemiĢ ve turizm iĢletmelerinin dikkatini çevresel taĢıma kapasitesi ve sürdürülebilir

yönetim kavramlarına çekmiĢtir (Ġçöz ve Yılmaz, 2006).

Kitle turizminin yarattığı olumsuz etkiler sonucunda gündeme gelen sürdürülebilirlik, bölgesel,

yerel, kültürel ve doğal değerlerin korunup geliĢtirilmesi ve devamlılığının sağlanması amacına yönelik